İster şirket içinde ister bulut ortamında olsun, sanal sunucular işletmelerin donanım kaynaklarını daha verimli kullanmasına olanak tanıdığından “Sanal Sunucu Nedir?” sorusuyla bilişim dünyasının; verileri, inanılmaz bir hızda toplama, işleme, depolama ve kullanma taleplerimize göre nasıl şekillendiğini anlamak faydalı olacaktır.
Sanallaştırma
Bir şeyin sanal bir versiyonunu yaratmak anlamına gelen sanallaştırma, işlem gücünden tam olarak yararlanmak için bir bilgisayar içinde VM (Virtual Machine – Sanal Makine) denen başka bir bilgisayar oluşturma şeklinde tanımlanabilir.
Sanallaştırma yoluyla, birçok işletim sistemi ve uygulama tek bir fiziksel sunucu üzerinde çalışabilir. Bu, bir fiziksel sunucunun, eş zamanlı iş yüklerini çalıştırmak için kullanılabileceği anlamına gelir.
Sanallaştırma, altyapıları daha basit ve daha verimli hale getirerek uygulamaların daha hızlı devreye alınmasına, performansın ve kullanılabilirliğin artmasına olanak tanır.
Ortaya Çıkışı
Farklı kullanıcıların aynı anda farklı işlemleri yürütmek için tek bir makinenin kaynaklarını kullanabildiği ilk sanallaştırma ve simetrik çoklu işlem uygulamaları 1970’lere dayanır.
Bunu izleyen en önemli gelişme; 1 Ocak 1983’teki ilk TCP / IP iletişiminin başarıyla kurulmasıyla internetin doğması olmuştur. Bilişim dünyasının bu adımları dosyalara uzaktan erişimi mümkün kılsa da maliyetlerin çok yüksek olması yıllarca büyük bir dezavantaj olarak görülmüştür.
Zamanla “kiralama” fikrinin ortaya atılması, kuruluşların ve kullanıcıların bilgi işlem kaynaklarına çok daha düşük maliyetlerle sahip olmalarına,
pahalı ana bilgisayar sistemlerinin verimliliğini artırmaya ve boşta kalma sürelerini azaltmaya yardımcı olmuştur. Bu, birden çok kullanıcının birden çok terminalden sunucuya erişmesine ve sucunun işlem kaynaklarını paylaşmasına olanak tanımıştır.
Modern bilişimin kritik bir bileşeni olan sunucu sanallaştırma sayesinde birden çok sanal makineyi barındırmak için tek bir sunucunun kullanılması; farklı işletim sistemlerinde birden çok farklı programın birlikte çalıştırılmasına olanak tanır. Daha fazla esneklik ve maliyet tasarrufu sağlayan bu çözüm VM’lerin, kullanıcıların ihtiyaçlarına göre özelleştirilmelerini mümkün kılar.
Ayrıca fiziksel bir sunucuyla bir veri merkezinden diğerine geçişte bazı riskler söz konusudur. Bu süreçte fiziksel sunucuda tüm bileşenleri taşıyıp yeniden yapılandırmanın yanı sıra verileri başka bir disk alanında yedeklemek de gerekir. Ancak VM’ler donanımdan bağımsız olduğundan sanal bir makine ile farklı makineler arasında geçiş yapmak çok daha güvenlidir.
Sunucu sanallaştırmanın diğer artıları arasında VM’lerin bakımının ve yönetiminin kolay olması ve daha iyi felaket kurtarma protokollerine sahip olmaları sayılabilir.
Geleneksel yaklaşımda fiziksel bir sunucu yalnızca belirli bir uygulama veya göreve adanmıştır. Bu, işlem gücünün büyük bir kısmını boşa harcayabilir ve sistem; birden çok fiziksel sunucunun çok fazla yer kapladığı, çok fazla güç tüketen, bakımı pahalı karmaşık bir ağa dönüşebilir. Her biri yalnızca bir uygulama çalıştırabilen birden çok fiziksel sunucuya sahip olmak yerine, tek bir sunucuda birden çok sanal ortamı çalıştırmak bu nedenlerden çok daha işlevseldir.
Sanal sunucular bir sunucunun işlem gücünden tam olarak yararlanılmasına ve farklı kullanıcıların ekipman maliyetini paylaşmasına olanak tanır. Bu, kaynakların kullanıcılara tahsis edilmesiyle ve sunucu üzerinde farklı düzeylerde kontrole sahip olan kullanıcılar tarafından paylaşılmasıyla mümkün olur.
Bir sanal sunucu, tüm sunucunun çökmesine sebep olmadan yeni yazılım veya uygulamaları test etmek için de oldukça işlevseldir. Uzak kullanıcıların erişimine ve farklı işletim sistemleri çalıştırmasına izin veren sanal sunucular, bağımsız kullanıcı ortamları yaratan kaynak izolasyonu nedeniyle yazılım testleri gibi durumların diğer kullanıcıları etkilemesini engeller.
Sanal sunucu kullanarak, işletmelerin ihtiyaç duyulan sunucu sayısını önemli ölçüde azaltması enerji tasarrufu sağlar. Bir fiziksel sunucu birkaç VM’yi barındırabildiğinden yerden tasarruf da söz konusudur. Daha az sunucu, daha az güç tüketimi ve bunları depolamak için daha az alan anlamına gelir.
Kaynakların talebe göre artırılıp eksiltilmesi, daha fazla depolama veya işlem gücü eklemek gibi konularda da kolaylık sunan sanal sunucularla, minimum bütçeye veya donanıma sahip birçok kuruluş için önemli kazanımlar sağlanabilir.
Ayrıca fiziksel sunucular sel, yangın gibi durumlardan zarar görebilir. Bulut tabanlı sanal sunucular, işletmeleri bu tip felaketlerin maliyetli sonuçlarından korur: Bir sunucu arızalanırsa, farklı bir konumdaki başka bir sunucu erişimin sürekliliğini sağlar.
İşlem gücünden tam olarak yararlanmak için tek bir sunucuda birden çok işletim sistemi ve uygulamayı çalıştırmanın bir yolu olan sanallaştırma, altyapıları daha basit ve daha verimli hale getirerek uygulamaların daha hızlı devreye alınmasına ve performansın ve kullanılabilirliğin artmasına olanak tanır. Ancak sanal sunucuların da bazı sınırlılıkları söz konusudur. Örneğin, Dedicated sunuculara göre sanal sunucular üzerinde kullanıcı kontrolü sınırlıdır.
Çok yüksek verim gerektiren uygulamalar için dedicated sunucuların sağladığı performans bir sanal sunucudan beklenemez. Ancak VDS ile verim ve kontrol açısından ona benzer bir ortam yakalamak mümkündür.
Nasıl Çalışır?
Sanal sunucuların mimarisinde, fiziksel sunucuların ana donanımının hipervizör denen yazılım katmanıyla her biri bağımsız olarak çalışan birden çok sanal sunucuya bölünmesi söz konusudur. Bu bölümlerin her biri, kullanıcıların dosya ve uygulamaları depolamak, web sitesi ya da veri tabanı barındırmak için kullanabilecekleri bir sunucu görevini üstlenir.
Böylece bir ana bilgisayar /fiziksel sunucu, her biri kendi işletim sistemini çalıştırabilen sanal makineleri aynı anda destekler.
Bir sunucu üzerindeki sanal makineler, özel donanım veya yazılımı taklit ederler. Doğru yapılandırıldığında bu sanal makinelerdeki herhangi bir uygulama, çalışması için gereken depolama ve işlem kaynakları dışında ana makineyi etkilemez.
Bu ortamda her sanal makinenin, kendine ayrılmış kaynaklarla uygulamalarını çalıştırması mümkündür. RAM gibi kaynakların miktarı, müşterinin ihtiyacına göre sağlanır. Her sanal makinenin kendi sanal ağı vardır ve hepsi bir bütün olarak daha büyük bir ağa bağlıdır.
Tüm Dünya’da yaygın olarak kullanılan sanallaştırma teknolojisi farklı ülkelerde ya da sağlayıcılarda farklı yapılandırmalar ve adlandırmalarla sunulmaktadır. VDS ve VPS olarak bilinen sanal sunucu türleri bazı ülkelerde aynı anlamda kullanılmaktadır. İkisinde de sunucu kaynaklarının kullanıcılara tahsisi söz konusudur ancak VPS’te kaynaklarda dalgalanma ve komşu kullanıcılardan etkilenme görülebilir. Daha izole ortam gerektiren durumlar için uygun olan sanal sunucular; VDS’lerdir.
Sanal Özel Sunucu anlamına gelen VPS, belirli bir projede ince ayar yapmanıza, işletim sistemini değiştirmenize ve gerekli ek yazılımları yüklemenize olanak tanır.
VPS’te komşu kullanıcıların aşırı kaynak tüketmesi birbirlerini etkileme riskini barındırır. Bu nedenle önemli güvenlik gereksinimleri olanlar, genellikle çok kiracılı ortamlardan kaçınırlar ve VDS gibi daha sağlam bir çözüme geçerler.
VDS’in Sanal Atanmış Sunucu olarak adlandırılması kullanıcılara sabit sunucu kaynaklarının ayrılması sebebiyledir. Kaynaklar sabit olduğundan, kullanıcılar birbirlerinin kaynaklarını ihlal edemez. Her bir sanal sunucu, komşularından bağımsız olarak çalışır; birinin kaynakları diğerine aktarılmaz. İşletim sisteminiz ve kaynaklarınız sistemdeki diğerlerinden tamamen izole edilir. Bu tam izolasyon VDS’İ; VPS’den daha güvenilir kılar ancak VDS; VPS’e kıyasla daha pahalıdır.
Ayrıca VDS’te daha az sayıda kullanıcı söz konusudur ve diğer kiracıların yaşadığı sorunlar performansınızı etkilemez. Tüm bu artılar VDS’i; tek bir sunucunun tek bir kuruma ya da kişiye ayrıldığı dedicated sunucu ile neredeyse aynı hizmetleri daha düşük bir maliyetle sunan bir seçenek haline getirmiştir.
Tek bir sunucuyu birden çok sanal sunucuya bölmekten kaynaklanan maliyet tasarrufu ve sunucu kaynakları denetimini kolaylaştırması nedeniyle sanal sunucular; uzaktan dosya erişiminden depolamaya kadar çeşitli uygulamalar için kullanılmaktadır.
Bazı sanal sunucular, uygulamaları test etmek ve geliştirmek için kullanılabilir. Bu süreçte sunucunun sık sık yeniden yapılandırılabilmesi, sanal sunucuları işlevsel bir araç haline getirir. Örneğin siber güvenlik araştırmacıları risk almadan kötü amaçlı yazılım örneklerini incelemelerine ve test etmelerine olanak tanıyan korumalı sanal makineler kullanır.
Sanal sunucular e-ticaret siteleri gibi web barındırma çözümü olarak da oldukça popülerdir.
Sanal sunucularla Linux tabanlı işletim sistemlerinde, yalnızca Windows ile uyumlu programları çalıştırmak için bir Windows VM oluşturulabilir.
Hızlı büyüme vadeden işletmeler için de başlangıç aşamasından itibaren önerilen sanal sunucular, birden çok fiziksel donanımı tek bir sanallaştırılmış depolama ortamında birleştirmek için de çok işe yarar.
Tam teşekküllü bir fiziksel sunucunun maliyeti yüksektir. Ancak şirket içi fiziksel sunucuların sayısını azaltması ve verimli kaynak kullanımı sağlaması gibi avantajlar sunan sanal sunucular; maliyetli fiziksel donanıma yatırım yapma lüksüne sahip olmayan küçük ve orta ölçekli işletmelerin hosting ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilir.
Geleneksel sunucularda aynı düzeyde uygulama kullanılabilirliği sağlamak, sanal sunucularla karşılaştırıldığında daha zor ve pahalı olduğundan, sanal sunucuların tam olarak ne vadettiğini, türlerini, hangi amaçlara uygun olduğunu “Sanal Sunucu Nedir? sorusuyla yanıtlamaya çalıştık. Projenize, hedeflerinize, bütçenize en uygun çözümü belirlerken işe yaraması dileklerimizle…